Ultrasonografik görüntüleme yöntemi olan ekokardiyografi terimiyle ilgili olarak bilmeniz gereken temel bilgilere değiniyoruz. İşte konuya ilişkin tüm detaylar…
Günümüzde daha çok Eko olarak bilinmekte olan ekokardiyografi, ultrasonografik bir görüntüleme yöntemi olup, kalbin yapısal ve fonksiyonel olarak değerlendirilmesini içerir. Halk arasında kalp ultrasonu olarak da ifade edilmektedir.
Ultrason yapılmak istenen organın bulunduğu bölümde cilt üzerinden görüntüleme yapılarak ultrasound ismi verilen ses dalgalarından yararlanılmaktadır. Ses dalgaları ultrasonun uygulanmakta olduğu bölgedeki dokularda ilerleyip, oradaki yapılara çarpar ve dalgaların bir kısmı geri yansır. Bu dalgalar probdan kablo aracılığıyla cihaza ulaşmakta olup görüntüye ve sese çevrilmesine imkan tanır.
Ekokardiyografi sayesinde kalp kasında doğuştan veya sonradan meydana gelen yapısal bozukluklar tespit edilebilir ve kalp ile damar kapakçıklarındaki sıkıntılar da gözlemlenebilir. Kalp yetmezliği olduğu düşünülen hastalarda duvar hareketleri incelenerek kalbin durumu değerlendirilir.
Ekokardiyografinin yetersiz kaldığı bazı durumlarda (obezite gibi), transözofageal ekokardiyografiye başvurulur. Yemek borusuna (özefagus) yerleştirilen ince bir prob yardımıyla kalbin daha yakından incelenmesi mümkün olur. Bu işlemin yapılabilmesi için kişinin en az 4 saat aç olması gerekmektedir.
Pek çok kalp hastalığının önceden teşhis edilmesi konusunda oldukça yararlı olan ve bir riskinin olmaması sayesinde de pırlanta değerinde olan ekokardiyografide doğru tanı koyabilmek için belli bir tecrübeye sahip olmak gerekmektedir.
Ekokardiyografinin uygulanması için bir yaş sınırı bulunmamakta olup, sınırlama olmaksızın herkese yapılabilmektedir. Ultrason tekniğinin bir riski bulunmamaktadır.